+90 850 308 31 93
altunizade@isavak.org
Altunizade Mah, Kısıklı Cad. NO:51 Üsküdar / İstanbul
Çoğu zaman olağan yaşamın devam eden bir parçası olarak hayatın içerisine giren evlilik, bu olağanlığın aksine yüksek beklentilerin bir parçası olabiliyor. Evliliğe popüler söylem ve paylaşımların etkisiyle fark etmeden yüklenen anlamlar zamanla ilişkilere zarar verebiliyor. Genel bir tanım olarak evlilik; iki kişinin duygusal, sosyal ve hukuki olarak kurduğu bir birliktelik olarak ifade edilebilir. Kültürel ve toplumsal yapıya göre farklı şekillerde tanımlanabilir. Ancak temelinde eşler arasında sevgi, bağlılık, ortak sorumluluklar ve karşılıklı desteğin bulunduğu ifade edilebilir. Sorumluluklar evliliğin çok önemli bir kısmını kaplar buna rağmen diğer bileşenlere nazaran daha az vurgulandığı ve psikolojik hazırlığının daha az yapıldığı söylenebilir.
Evlilikle ilgili gerçekçi olmayan beklentilere baktığımızda; evlilikle huzura kavuşacağını, artık hep mutlu olacağını düşünmek belki en sık karşımıza çıkan gerçekçi olmayan beklentilerdendir. Halbuki kişiler evlendiklerinde birçok yeni durumla karşı karşıya kalır. Kişinin yeni durumlara alışma çabasıyla oldukça fazla kişisel gerilimi yönetmesi gerekir. Bu gerilimler bireysel yaşantıda daha ben odaklı karalarla çözülebilirken evlilikle birlikte biz olma esnekliğine yoğun bir ihtiyaç duyulur. Bu esneklik kazanılana kadar evlilikte tartışmaların en yoğun olduğu ilk 5 yıl çatışmalı geçebilir.
Hiç tartışmamalıyız, eşim hep romantik olmalı, her zaman anlaşılmalıyım, eşimle hep eğlenmeliyiz ya da eşimle birbirimizi geliştirmeliyiz gibi düşünceler hayal kırıklığı ve tartışmaların temelini oluşturan gerçekçi olmayan beklentilerden birkaçı olabilir. Halbuki yaşam doğası gereği çatışmalıdır. Evlilik de bu doğal akışın bir parçası olmasına rağmen hep anlaşılmak, hep eğlenmek gibi mutlaklık içeren beklentiler olağan çatışmaların büyümesine sebep olabilmektedir. Sarsılıp yerine oturan taşlar gibi evliliğin başlarında birbirini anlamaya yardımcı olacak, sınırların nerelere kadar esneyebileceğini nerelerde durduğunun anlaşılmasını sağlayacak tartışmalar oldukça sağlıklı ve olağandır. Burada karşı tarafı tanıyıp anlamak ve birbirine uyumlanma süreci zorlayıcı olabilmektedir. Tüm bu uyumlanmaya karşın ilişkilerde kendi isteklerine rağmen karşı tarafı öncelemek evlilik devam ettikçe devam edecek karşılıklı bir davranışa dönüşebilir. Bu durum, evlilik devam ettiği sürece kişisel gerilimlerin de devam edeceği anlamına gelir. Tıpkı yaşam devam ettiği sürece devam eden kişisel gerilimler gibi.
Evlilik ile birlikte kişilerin hayatlarına giren sorumluluklara ayrıntılı baktığımızda evlilik öncesinde tek olan birçok sorumluluğun evlilikle birlikte karşılıklı olarak ikiye katlandığı görülebilir. Bu sorumluluklar bazen ev içi işler olabilirken bazen ev ekonomisi bazen de kişiler arası ilişkilerde sarf edilen emeğin ikiye katlanması gibi alanları içerebilir. Bu alanlara dair gerçekçi olmayan beklentiler yeniden düşünülmelidir. Örneğin ev ekonomisinde gerçekçi olmayan beklentiler yine popüler harcama alışkanlıkları ile ciddi çatışmalara dönüşebilmektedir. İş hayatında yorulan eşler ev içi ilişkilerdeki sorumluluklarını yeni bir mesai alanı olarak görmelidir.
Evliliğe dair beklentiler yeniden yapılandırıldığında samimiyet ve minnet duyulan ilişkilerin kapıları aralanacaktır. Çünkü karşılıklı üstlenilen sorumlulukların emeği, bu emeğin de sevgiyi ortaya çıkardığı söylenebilir. Çiftler kendi isteklerine rağmen ilişkinin iyi oluşunu öncelediklerinde ve bunun karşılıklı olarak farkında olabildiklerinde maddi tüm beklentilerden daha tatmin edici bir ilişkinin ortaya çıkması beklenir.
Klinik Psikolog Merve Nur GÜNDOĞDU