Logo

Size iyi geleceğiz...


Icon

Telefon

+90 850 308 31 93

Icon

E-Posta

altunizade@isavak.org

Icon

Adres

Altunizade Mah, Kısıklı Cad. NO:51 Üsküdar / İstanbul

Bülten


Yas Üzerine

12 Mayıs 2025 Pazartesi
Blog Details

Yas nedir ve neden olur? Yasın süreçleri ve evreleri nelerdir? Kendimiz ya da bir yakınımız yas sürecinden geçerken ne yapabiliriz?

Hepimizin hayatında belli başlı zorluklar olur. Herkesin zorluğu kendisi içerisinde biriciktir. Bu zorluk türlerinden birisi de veda etmektir. Bir sevdiğimizi kaybedebilir, yeni bir yere taşınıp eskiye veda edebilir, boşanma veya bir ayrılma geçirebilir, okul/iş değiştirmek zorunda kalabiliriz.

Hayatımızda yaslandığımız kişilerden birisini kaybetmek belli bir boşluk ile yüzleşmeyi getirmesi ile o boşluğun dolmasını istemeyebiliriz. Kimimiz belki bunu o yakınımıza hakaret sayarız. Yeni başlangıçların heyecanı kişiyi suçlu veya ihanet ediyormuş gibi hissettirebilir. Bunları hissetmek çok insani bir hal olsa da kişinin kendisine yaptığı bir haksızlık olur genellikle.

Yas, kişinin çok sevdiği bir kimseyi/bir şeyi kaybetmesi ile ortaya çıkan insani bir haldir. Fakat bu durum kişinin hayatında fiziksel ve maddi olarak açılan o boşluğu, psikolojik ve ruhsal olarak hemen kabul etmesini peşinden getireceği anlamına gelmez. Psikolojik ve ruhsal olarak o boşluğu kabul etmek ve o boşluğa kendi içinde alan açmak kişi için zorlu bir süreçtir. Zamana ve belli evreleri geçirip alışmaya ihtiyacı vardır o insanın. Gidenin peşinden “gitme” demektir adeta. “Kal. Sen hala gönlümdesin ve oradan çıkmadın, çıkmanı da istemiyorum” demenin ruhsal bir halidir.

Yasın şekli kişiden kişiye ve kültürden kültüre değişmektedir. Kimi insan yasını bireysel kimisi ise toplu olarak yaşamayı tercih edebilir. Yas tek bir hali içinde barındırmaz.

Yasın evreleri şu şekildedir:

  1. Şok ve İnkâr
  2. Öfke
  3. Pazarlık (olan bitenlerle)
  4. Yoğun hüzün ve hayatta duraksama
  5. Kabullenme

Kişi ilk evresinde gözü ile gördüğünü gönlü ve bedeni ile idrak etmekte zorlanır. Gerçekler bir tokat gibi gelse de bir acıdan ziyade hissizliği ona getirebilir.

İkinci evresinde kişinin damarlarında artık gerçek yavaş yavaş dolaşmaya başlar ve olan bitenlere oldukça kızgındır. Kişiye, kendisine, olaylara kızabilir. Çevresinde olan normalde çok öfkelenmeyeceği konulara aşırı tepkiler verebilir. Çoğu duygusunu üst seviye yaşar. Kendisinden hiç beklemezken bir espriye kahkahalar da atabilir ya da en küçük bir hatırlatıcıda ciğerleri yanarcasına ağlayabilir. Acısını çok sıcak bir şekilde yaşar.

Üçüncü evre, olan bitenleri tekrar tekrar zihninden geçirir. Kaderin başka nasıl ilerleyebileceğini hesap etmeye çalışır. Kendisi içerisinde olaylara belli açıklamalarla acısını yatıştırmayı dener. Hayata dair minik adımlar atmaya çalışır.

Dördüncü evrede, artık gerçeklik tüm gerçekliği ile bedenine inmiştir. Acıyı daha soğuk bir yerden alır, sanki buzun üstünde soğuktan ötürü yanıyor gibidir. Yaşamı devam ettirmeye çalıştığı o minik adımlarda o kişinin orada olmayışını görmek ona ağır gelir.

Beşinci evre, bu evreye geçişi büyük ölçüde aslında yakınların yaklaşımı etkiler. Kişinin kaybına rağmen yanında hiçbir şey yapamasa bile ona tebessüm edenleri görmesi, veda edilen kişi ile ilişkinin vicdanen ferah bir ilişkiye dönmesinde yardımcıdır.

Evet, veda edilen/kaybedilen o kişi ile aslında ilişki dönüşmektedir. Yası ağır kılan şeylerden birisi de aslında budur.

Peki yası yaşarken/bir yakınımız yaşarken biz ne yapabiliriz?

Birinci evrede, en önemli nokta zamandır. Özellikle ani gelen haberlerde kişi duygularının hiçbirisine ulaşamayabilir, şok etkisindedir. O sırada biz cenaze evi ya da hastanedeyseniz o kişinin süreçle ilgili yapılacak işlerine yardımcı olmak en büyük yardımınız olacaktır. Toplumda insanlar bazen haberi aldıklarında ve ağlamadıklarında ‘nasıl yani ben ona değer vermiyor muyum?’ vb. düşüncelere kapılabiliyorlar ama bu durum değer verip vermemekle ilgili olmayıp bedensel ve hatta fizyolojik olarak bedenin kendini bir koruma şekli olup hemen bedenine bu gerçeği almamasıdır. Oldukça doğaldır.

İkinci evrede, bedene girmeye başlayan gerçek en sert hali ile hem kendisine hem yakınlarına çatabilir. Burada yası yaşayan yakınına en büyük düşen şey sabır ve anlayıştır. Kişinin ruh hali resmen olağan üstü hal ilan etmiştir. Mantıklı veya rasyonel olarak herhangi bir şey söylenmesi bu kişileri daha çok öfkelendirebilir. Birilerinin ona çözüm önermeden dinlemesine ve anlaşılmaya, canının yandığının görülmesine ihtiyacı olabilir. Bazen basit bir şekilde sarılmak ve sırtının sıvazlanması en büyük yardımdır.

Eğer bu evreyi yaşayan biriyseniz ve duygularınızı yaşamak size isyan etmek gibi geliyorsa bilin ki ağlamayı istemek, acıyı ve acizliği hissetmek oldukça insanidir. Bu bir isyan değildir. Ağlamak size iyi gelecektir. Ancak bu duyguları yoğun bir şekilde yaşayıp dışarıya da şiddetli bir şekilde hissettiren birisi iseniz bu duyguları hissetmek çok insani olsa da fiziksel şiddet ve saldırmaya hakkımızın olmadığını hatırlatmayı isterim. Belki de ihtiyacınız olan bir süreliğine insanlardan uzaklaşmaktır. Su tüketiminizi arttırın ve dışarıda yürüyüşlere çıkın. Öfkenizi dışarı atabilecek sağlıklı yöntemler bulun. Yalnız bir şekilde olanları bir mektup gibi yazmak, öfkenizi bir kâğıda aktarmak, resim çizmek, vb. yöntemler yardımcı olabileceği gibi öfke ile baş etmeye dair araştırmaları uygulamak size iyi gelebilir.

Üçüncü evrede, bu evrede kişi hikmet boyutuna odaklanmayı tercih edebilir. Yalnız mantıklı ve rasyonel yorumlar duymaya hala daha çok hazır olmayabilir. Kişinin ihtiyacı olan denediği o minik adımlarda onlara destek olduğunuzu hissettirmektir. Kişi kendisine iyi gelmeye çalışan adımları uygulamaya çalışıp zorlanıyor olabilir. O zorlanmasındansa başarısını doğal bir üslupla takdir etmek ona iyi gelecektir.

Dördüncü evre, bu evre ikinci evrenin tam tersine kişinin oldukça depresif özellikler gösterdiği bir bölmedir. Yeme içmesi azalabilir, uyku süresi artabilir. Denemeye çalıştığı o yeniliklerden elini eteğini çekmeye çalışabilir ya da o deneyimlere sahip olurken içten içe bir soğuklukla parçalanıyor olabilir. Burada kişi artık o kişinin öldüğünü en soğuk şekilde hissettiği yerdedir. Ölen kişi ile yeni bir ilişki kurmaktadır. Ve o kişi yokken onun boşluğu ile hayata nasıl devam edeceğini yordamaya çalışmaktadır.

O boşluğu çok net bir şekilde orada hisseder. Eğer bunu yaşayan sizseniz belki şunu sorabiliriz; o sizi nasıl görse huzurlu olur? Belki bu ‘nasıl’ın içini doldurduğunuz şekil ile ona hayatınızda yeniden bir yer açıyor olursunuz? Sevdiklerimiz anılarımızla ve bize deneyimlettirdikleri o duygularla bizimle yaşamaya devam ederler. Dünyadan silinmemişlerdir. Hayata devam etmek, onun silinmesi ve yok olması demek değil belki de yeni bir yordayış şekli ile bizimle yaşamaya devam etmeleridir?

Bu evrede, kişi hikmetli sözler duymaya açık olsa da aşırıya kaçılmamalıdır. Şefkat ile o küçücük adımları desteklemek, onun dirseğinden tutarak o kişi ağlarken hem ona yarı sarılmak hem de hayata girmesine yardımcı olmak için bir kolumuz ile onunla yolda yürümek yardımcı olacaktır. Adımlar atıldıkça kişinin nabzını yoklayıp kolumuzu onda gevşetmek onun kendi gücünü yeniden görmesini sağlayıp ona iyi gelecektir.

Beşinci evre, kişi artık hayatına hem içsel hem dışsal olarak dönmüştür. Bu kişinin o merhumun adının anıldığında gözlerinin dolmasına engel olmak demek değildir. Bu bir yaranın şifalanmış olması ve hayata öyle devam etmesi demektir. Yara geçse de izi kalmış olabilir, izi geçmişse de yaranın yeri kalpte hissedilir. Ona duyulan o acı, çok doğaldır. Yas sürecinde beklenen acının hepten ortadan kalkması demek değildir.

Yasın süresi kişiden kişiye değişir. Kırk günü de bulabilir, altı ayı da bir seneyi de. Bir seneye rağmen 2. veya 3. evreyi hissediyorsanız veya başka bir evrede kaldığınızı hissediyorsanız bir uzman ile görüşmek hem size hem de çevrenizdekilere iyi gelebilir.

 

Psikolog Aynur ADİLOĞLU