+90 850 308 31 93
altunizade@isavak.org
Altunizade Mah, Kısıklı Cad. NO:51 Üsküdar / İstanbul
Hepimizin kendi hayatı içinde belli başlı yoğunlukları, zihnimizde planları vardır. Yetiştirilmesi gereken işler, ödenmesi gereken faturalar gibi. Bir bakınca olduğumuz yerden geriye bir hız treninin içinde durmadan ilerlerken, buna kapılmış bir halde buluruz kendimizi. ‘’Bunlar hayatsal gereklilikler’’ diyebilir bir çoğumuz. Bu bir bakıma doğrudur. Ama bir şeyin zehir ve panzehir oluşunu belirleyenin onların dozajları olduğunu da hatırlatmak isterim.
Bazen hayata o kadar kapılırız ki neden yaşadığımızı unuturuz. Biraz durmaya ve neyin yaşam için değerli olduğunu hatırlamaya ihtiyacımız vardır. ‘’Ama değerli olan nedir ve nasıl bulunabilir?’’ sorusu gelebilir akıllara.
Rahmetli Doğan Cüceloğlu Hoca’nın ‘’Duygu Günlüğü’’ adında bir uygulaması var. Kişi günün sonunda akşamleyin kendi köşesine çekilip şu üç soruyu sorabilir; benim bugün temelde hissettiğim üç duygu neydi?
Belki sevinç, ‘’çok sevdiğim bir arkadaşıma yolda rast geldim ve ayak üstü bir sohbet ettim.’’ Burada sevindiğim şey nedir? Yakın bir arkadaşımı görmem ve onunla muhabbet etmem. O zaman arkadaşlık, muhabbet ve sevgi benim değerlerim arasındadır.
Belki hüzün, ‘’kardeşim tartışırken hiç beklemediğim bir anda çok kıracak bir şey söyledi bana’’ sevdiğim birisinin benim hakkımda böyle düşünmesi beni üzdü. Sevdiğim insanların benim hakkımda ne düşündükleri benim için önemli, kalbim bu noktada hassas.
Belki kaygı, ‘’bu işi yeterince iyi bir şekilde yapabildiğime emin değilim, ya karşı tarafın hakkına girersem?’’ daha dikkatli bakıldığında bu kaygının özünde bir korku olduğu ve bu korkunun insani bir değer taşıyıp, hak kavramının kişi için özel olduğunu bize anlatır.
Zor anlar bu yüzden kıymetlidir aslında. Çünkü insan, öfkelendiğinde, hüzünlendiğinde, kırıldığında içine döner ve neyin değerli olduğunu hatırlar. İyi zamanlarında kolayca içine dönmez insan. O zor anları deneyimlemesi kritiktir insanın, kendisine olduğu gibi bakmasını gerektirir. Artıları ve eksilerini masaya yatırıp, kendisini yargılamadan ama bir muhakeme ile yaklaşabilmesi insana yardımcı olacaktır. Netice de herkes gibi kendisi de bir insandır. Kişinin burada sahici bir muhakeme ve insani oluşuna bir şefkatle kendine ve değerlerine bakması kıymetli olacaktır.
Kişi kendisi için kıymetli olanı gördüğünde, ‘’ben bu kıymetli halleri hayatıma nasıl yerleştirebilirim?’’ sorusunu sorması değerlerine sahip çıkışındandır. Bununla ilgili fiilleri, davranışları araştırıp duygu ve davranışlarının dengeli ve ahenkli bir şekilde kendi değerlerine uygun bir yaşamı hayatına koyabilir.
Peki bu bahsettiklerimizi hayata uygulamalı olarak nasıl koyabiliriz?
Misal, ‘’kızıma onun a konusundaki düşüncesizliğine çok öfkelendim. Bu yüzden öfkeyle onun hoşuna gitmeyecek sözler sarf ettim ve kalbini kırdım. Şu anda da çok üzgünüm ve suçlu hissediyorum.’’ diyen bir anneyi düşünelim.
Bu annenin ilk etapta kendi duygularına olduğu gibi bakması gerekecektir. Bu şekilde aktaran anneler ağırlıklı suçluluk duygusu, hüzün ve öfke hissetmektedirler (kişiden kişiye duygular farklılık gösterebilir).
Burada ‘’ben ne hissediyorum, neden hissediyorum?’’ diyerek kişi kendine sorabilir.
Diyelim ki ‘’Çocuğum sözümü dinlemediği için, kendisi sonrasını düşünmeden hareket ettiği için ona kızdım. Çünkü kendisine zarar gelebileceği için bundan korktum’’ dedi. Buradaki korkuya dikkatli bakarsak bu ağırlıklı anneye bağlı bir şefkatle alakalı çıkabilir. Buradan çıkarılabilecek bir nokta kişinin kızının, kendisinin anne oluşunun onun için çok değerli oluşu ortaya çıkabilir. Ama atlanan nokta şudur ki, anne eğer kendisinin şefkatinin farkında değilse bu şefkat, şefkatli bir davranış olarak ortaya çıkamayabileceğidir.
Neticesinde bu şefkat, şefkatten çok daha uzak bir kızgınlıkla kızı/çocuğu ile arasına girebilir. Bu da anne için önemli olan anne-kız ilişkisini ciddi anlamda zedeleyebilir.
Peki burada değerim odaklı yapılabilecek davranış ne olabilir? Öncelikle annenin kendi duygularını net bir şekilde kendi içinde ortaya koyup, kendisinin de bir insan olup hata yapabileceğini bilerek kendisinin bu durumu bir kağıda dökebilir ki ne hissettiğini daha net görebilsin.
Not: Öfkede önemli bir duygu, neden ortaya çıktığına bakmak bize yardımcı olacaktır. Doğru fiiller ile öfke ile büyük değişiklikler yapabiliriz.
Peki bu tablonun yeni hali kendim için nasıl olabilir?
Öncelikle öfkemin geçmesini bekleyebilirim, sakinleşince ve kendime gelince ona kendi duygularımı anlatıp, bu konunun bir daha olmaması adına beraber önlemler almak için konuşabilirim.
Onu kırmak istemediğimi ama hayatın gerçekleri konusunda daha detaylı izahlar olabilirim. Onun yaşı 15-16 benimki ise 40. Benim tecrübem ile onun tecrübesi aynı olmayacaktır. Çocuğa haksızlık etmemek adına bu tecrübeyi de ondan beklememek daha sağlıklı olacaktır.
Buna ek olarak, anne-kız ilişkimizi ve muhabbetimizi güzelleştirecek başka beraber faaliyetler bulabilir ve koyabiliriz.
Bu bahsettiğimiz uygulama kişiden kişiye değişebilir, aynısını uygulamaktan ziyade kişinin kendisine göre olanı uygulaması daha faydalı olacaktır. Bu yöntem hemen hayatımıza yerleşemeyebilir ama insanın kendine zaman tanıyarak, kendine içsel muhakeme ve şefkatli bir yaklaşımla bunlara ulaşmak mümkün.
Psikolog Aynur Adiloğlu