+90 850 308 31 93
altunizade@isavak.org
Altunizade Mah, Kısıklı Cad. NO:51 Üsküdar / İstanbul
Çocuk dünyaya geldiğinde istisnai bir durum olmadığı sürece ilk ilişki kurduğu kişiler anne ve babalarıdır. Bu ilişkinin temelleri aslında doğum öncesi dönemde inşa edilmeye başlar. Doğan çocuk, her ne kadar ebeveynler bu tanışmaya ışık tutsa da dünyayı yalnız keşfetmeye başlar.
İlk çocuk doğduğu sırada, tüm ilgi ve şefkat o çocuk üstündedir, diğer kardeşin gelmesiyle birlikte ilk çocuk bilinmezliğin doğurduğu kaygılı bir sürecin içinde bulur kendini. Çünkü kardeşi olunca sadece kendisine yöneltilmiş olan sevgi ister istemez artık bölünmek zorundadır. ‘Annem, babam beni eskisi gibi sevmiyor’ diye düşünen çocuk haliyle kardeşinin kendisinden duygusal olarak bir şey çaldığı izlenimine kapılır. Bu sürecin olabildiğince sancısız geçmesi için anne ve babanın bu süreci yönetmeye, ikinci çocuğa karar verdiği veya ikinci çocuk haberini aldığı zaman diliminde başlaması sağlıklıdır. Anne\Bab, çocuğun kardeşine olan bağınının kurulması için çocuğu sürece dahil etmeli ve aidiyet duygusunun gelişmesi için yardımcı olmalıdır.
Yeterince aidiyet duygusu geliştiremeyen ve ilginin bölündüğünü yanlış yorumlayan çocuklarda bir takım kardeş kıskançlıkları ve davranışsal problemler görülmeye başlar. Örneğin bu dönemde akranlarına vurma, kardeşini sıkarak sevme, altına kaçırma gibi bazı problemler baş göstermeye başlar. Ebeveyn durumu doğru okunduğunda - bunların geçici ve doğal bir süreç olduğunu bilmekle beraber- çocuğun ‘benimle ilgilenin ‘mesajını da görmezden gelmeyip tutumlarını gözden geçirmesi, gerekirse yardım alması süreci daha sağlıklı kılmaktadır.
Tüm bu davranışlara karşı yapılacak en efektif ebeveyn müdahalesi, çocuğa onu anladığını göstermek ve sevdiğini hissettirmektir. Çocuğa bazen ‘sen haklısın, sana eskisi gibi zaman ayıramıyoruz’ demek seni seviyorum söyleminden çok daha iyileştirici olabilmektedir. Anne ve babalar bazen çocuğu daha fazla travmatize ederiz korkusu ile durumu anlatmaktan, çocukla paylaşmaktan kaçınmayı tercih ediyorlar oysaki süreci anlamlandırmak için çocuğun her zamankinden daha fazla yardıma ihtiyacı vardır.
Çocuk için bu süreci normalleştirmek,kolay yönetebilmek ve çocuklar arası bağı kuvvetlendirmek için kardeşi ile ilgili küçük sorumluluklar verilmeli, çocuğun bu durumu oyun gibi algılayıp kabullenmesini kolaylaştırılmalıdır. İşe yaradığını hissetmek hem kişilik gelişimi hem de kardeş bağını güçlendirmek için işlevsel olacaktır.
Bunun yanı sıra kardeşler arasındaki iletişimde dengeleri sağlamak, hakkaniyet ile muamele etmek hemen hemen her ebeveynin gündemindedir. Adaleti çalışırken birçok faktör göz önünde bulundurulmalıdır. Kardeş sayıısı, cinsiyetler, fiziksel veya duygusal özel gereksinim duyulup duyulmayacağı gibi kriterler dikkate alınmalıdır. Denge sağlanırken mutlak bir eşitlik sağlamak her zaman kolay olmayacağı unutulmamalı, bu eşitlikten ziyade çocukların ihtiyaçlarına göre hak gözetilmelidir. Bunu yaparken çocuklar arası kıyas yapmamaya, eleştirel bir dil kullanmamaya özen gösterilmelidir. temelde verilmesi gereken mesaj her çocuğun kendi içinde davranışsal, duygusal, fiziksel olarak biricik olduğu gerçeğidir. Bu biriciklik duygusu kazandırılmadığında, kendisi ile kardeşinin sınırları iç içe geçmekte ve kıskançlık duyguları daha sık ve yıkıcı şekilde baş göstermektedir. Bunun yanı sıra ebeveynler tarafından da kıskançlık duygusunun aslında doğal bir duygu fakat yönlendirilmesi ve kontrollü açığa çıkması gereken bir duygu olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Ebeveynler, çocuklar arasında dostça iletişimi geliştirmek için dostluk duygularını perçinleyecek şekilde yetiştirmeye özen göstermeli ve aralarındaki gerilim ve çatışmaları kişiliklerini, değer sistemlerini güçlendirmelerinde vesile kılmalıdırlar.
Klinik Psikolog Gurbet Hafsa Ulaşkın